Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
On yaşındaki Calypso, annelerinden kalan kitaplar, tablolar ve hatıralarla dolu büyük bir evde babasıyla birlikte yaşamaktadır. Babası, hem editörlük yapar hem de kendi kitabını yazmaya çalışır. Ancak karısının ölümünden sonra bu düzen onun için bir hapishaneye dönüşmüştür. Kendi yasını kitapların arasında kaybolarak yaşamaya çalışan baba, Calypso’ya gereken ilgiyi gösteremez. Öyle ki, kızının büyümekte olan dünyasını fark edemeyip ona sürekli “içindeki ruhsal gücü keşfetmesi” gerektiğini hatırlatır. Babasına bir yetişkin gibi bakan Calypso, bazen yemek yapar, bazen de onu günlük hayatın akışına katmaya çalışır. Ancak yalnızlık, küçük kızın hayatında derin izler bırakmaktadır.
Neler Öğreneceğiz?
Calypso’nun hayatı, okul arkadaşı Mae ile tanışmasıyla tamamen değişir. Mae, neşeli, yaratıcı ve kelimelerle adeta dans eden bir karakterdir. Calypso başta, babasının öğretileri nedeniyle Mae ile arkadaşlık kurmaktan çekinse de, Mae’nin sıcak yaklaşımı bu mesafeyi kısa sürede aşar. Bir gün, Mae’nin okul bahçesinde dallarla “Calypso” yazması, aralarındaki arkadaşlığı resmen başlatır. Bu olay, Calypso için hayatında bir dönüm noktasıdır.
Mae ve Calypso, kitaplara duydukları ortak sevgiyi keşfeder. Birlikte okudukları ve yazdıkları hikâyelerle hem birbirlerini hem de dünyayı daha iyi anlamaya başlarlar. Mae’nin ailesi, Calypso’ya sadece bir arkadaşlık değil, aynı zamanda güven ve sevgi dolu bir aile ortamı sunar. Mae’nin evinde geçirdiği zamanlar, Calypso’nun “aile” kavramını yeniden keşfetmesini sağlar. Kısa süre içinde, Calypso’nun hayatı anlam kazanmaya başlar.
Ancak, bu mutluluk dolu süreç babasının beklenmedik davranışlarıyla gölgelenir. Bir gün, baba, karısından kalan kitapları raflardan indirir ve bir depoya taşır. Raflara ise limonlar yerleştirir. Bu davranış, Calypso’yu derinden sarsar. Babasında giderek artan bu tuhaflıklar, Mae’nin ailesini ve okulu da endişelendirir. Sosyal Hizmetler devreye girerek baba-kızla ayrı ayrı konuşur. Babası, terapi görmeyi kabul ederken, Calypso da sosyal destek programlarına katılmaya başlar.
Bu süreç zorlu olsa da, hem baba hem de kız için iyileşmenin kapıları aralanır. Calypso, Mae’nin yardımıyla hayatını yeniden anlamlandırırken, babası da zamanla geçmişin yüklerinden sıyrılarak daha sağlıklı bir birey haline gelir. İkisi de yazmaya olan tutkularını keşfeder ve hatta bir gün birlikte bir kitap yazmayı hayal ederler.
Zamanla, baba yayınevlerinden gelen ret mektuplarıyla bir kriz daha yaşasa da, bu kez ailesinin ve kızının desteğiyle bu durumun üstesinden gelmeyi başarır. Calypso ve babası, birlikte yaşadıkları tüm bu zorluklara rağmen artık daha güçlü ve birbirlerine daha bağlıdır.
Calypso’nun hikâyesi, hayatta ne kadar karanlık zamanlar olursa olsun, dostluk, aile ve kitapların iyileştirici gücünün her zaman bir ışık olabileceğini anlatır. Bu, sadece bir kızın büyüme hikâyesi değil, aynı zamanda bir ailenin tekrar bir araya gelişinin duygusal bir öyküsüdür.
“Kitaplar size kaybettiğiniz insanları geri verir.” Bu etkileyici cümle, Limon Kütüphanesi kitabının kalbinde yer alan temayı mükemmel bir şekilde özetliyor. Jo Cotterill’in kaleme aldığı bu roman, küçük bir kız çocuğunun trajedilerle baş etme sürecini ve kitaplar ile arkadaşlıkların iyileştirici gücünü anlatıyor.
Calypso, 10 yaşında bir kız çocuğu. Annesini kanserden kaybetmiş ve bu kayıp, onun tüm hayatını şekillendirmiştir. Babası, eşinin ölümü karşısında dahi duygularını açıkça ifade etmeyen bir adamdır. Calypso’ya sürekli olarak içsel bir güç geliştirmesi ve yalnız başına mutlu olmayı öğrenmesi gerektiğini telkin eder. Bu tutum, baba-kız ilişkisini mesafeli ve soğuk bir hale getirirken, Calypso’yu kendi iç dünyasında yalnız bırakır.
Kitaplar, Calypso’nun yalnızlıkla başa çıkmasını sağlayan tek yoldaşıdır. Her satır, onun için bir kaçış, bir teselli kaynağıdır. Ancak bu monoton hayatı, Mae adında yeni bir arkadaşın gelişiyle renklenmeye başlar. Mae, Calypso’nun kelimelere olan sevgisini paylaşan bir dosttur. Birlikte okudukları kitaplar ve paylaştıkları hikâyeler, her iki kızın da hayatına anlam ve neşe katar.
Kitap, Mae ve Calypso arasındaki arkadaşlığı derinlemesine işlerken, bir yandan da Calypso’nun babasıyla olan ilişkisini sorgulatır. Babasının duygusal mesafesi ve hayata yaklaşımı, Calypso için bir engel gibi görünse de, hikâyenin ilerleyen bölümlerinde bu ilişki farklı bir boyut kazanır. Baba, kendi travmalarıyla yüzleşirken, Calypso da yalnızlık duygusuyla mücadele etmeyi öğrenir.
Mae’nin gelişiyle başlayan bu dönüşüm süreci, Calypso’nun hayatında bir dönüm noktası olur. Mae’nin neşesi ve empatisi, Calypso’ya duygularını ifade etmenin ve sevginin önemini öğretir. Bu arkadaşlık, limonların çürümesine atıfta bulunan sembolik bir ifadeyle, ilişkilerin hassas dengesini de gözler önüne serer.
Limon Kütüphanesi, yalnızlık, kayıp, arkadaşlık ve aile ilişkileri gibi temaları ele alan duygu yüklü bir hikâyedir. Jo Cotterill, yalın ama etkileyici anlatımıyla okuyucuyu Calypso’nun dünyasına çekerken, kitapların ve dostluğun iyileştirici gücüne dair güçlü bir mesaj verir.
Bu roman, özellikle duygusal derinliği olan, anlamlı hikâyelerden hoşlanan okuyucular için unutulmaz bir deneyim sunar. Calypso’nun limon kokulu dünyasında yolculuk yapmak, okura hem duygusal bir bağ hem de ilham verici bir hikâye armağan eder.
Yorum Yaz